17 Aralık 2008 Çarşamba

www.mercanozgur.com

2009' a girerken! ... KENDİ MUCİZENİZİ BAŞLATIN! ...

2009’ da KENDİ MUCİZENİZİ BAŞLATIN!

... kendinizi tanıyın...
... kendinizle barışın ve
... kendinizi sevin...
... kader ve zaman çizginizi görün...
... ilişkilerinizi tanıyın...
... hayat amacınızı ve işinizi öğrenin...
... mesleğinizi seçin...
... değişin, değiştirin, harekete geçin...


2009’ a girerken kendinizi ve ilişkilerinizi daha iyi anlamak ve yeni yılın size neler getireceğini öğrenmek isterseniz; Bireysel Pin Kodu Analizi için Mercan Özgür;

19-20-21-22 Aralık 2008 – İstanbul

23-24 Aralık 2008 – İzmir

26-27-28 Aralık 2008 – Ankara

... tarihlerinde sizlerle olacak!

* lütfen detaylı analiz için randevu alınız!

randevu için: mercanozgur35@gmail.com, 0534 603 53 89
detaylı bilgi için:

www.mercanozgur.com

...................................................................................................................................................
Her şey doğum tarihimizde saklı.
Gün / Ay / Yıl
Bu hayattaki yaşam sebebimizi öğrenmek için öncelikle kendimizi tanımamız gerekiyor.
Pin kod kendimizi anlamak için kullanacağımız bir alet çantasıdır.
...................................................................................................................................................

PIN KODU NELER SUNUYOR?

• Kendinizi taniyorsunuz,
• İliskilerinizi taniyorsunuz,
• İsiniz ve iliskinizdeki basarinin sirrini ogreniyorsunuz
• Esinizle çozemediginiz sorunlarinizi ve çikis yollarini ogreniyorsunuz,
• Saglik durumunuzu: nasil beslenmeniz gerektigi: hangi hastaliklara yakalanabileceginizi ogreniyorsunuz,
• Çocugunuzu nasil yetistireceginizi,
• Çocugunuz/siz/esiniz hangi isi yaparsaniz mutlu ve doyumlu bir birey olacaksiniz bunun
cevaplarini aliyorsunuz.
• Yillara gore yasayacaklarinizin potansiyellerini gorup; dogru zamanda dogru seyi yapmak için
hayat planinizi taniyorsunuz,

Pin Kodumuz, kisiligimizi, varolus amacimizi ve kaderimizi buyuk bir basari ile ortaya koyabilen
bir analiz yontemidir. Kisiligimizin analizini yapmak için dogum tarihimizden yola çikilarak
gelistirilmis bilimsel bir yontemle kendimizin ya da sevdiklerimizin tum kisilik ozelliklerini,
temel aliskanliklarini, zayif ve guçlu yanlarini, genel egilimlerini belirlememizi saglar.
Kisinin karakterini belirleyen ve onun yasam yolculugu sirasinda diger insanlara, olaylara nasil
karsilik verebilecegini görmemizi saglayan bir sistemdir.

Kitabın girişinde, Forbes`un bulduğu pin kodu, insanların üzerinde deneyip nasıl
başarılı sonuçlar aldığını buluyorsunuz. Akan bölümlerde sıra size geliyor.
Doğum tarihiniz masaya yatırılıyor ve aşağıda kısaca anlattığımız şekilde
hayatınızın rakamları bir bir ortaya çıkıyor.

2 Aralık 2008 Salı

Haber Türk - Burası Hafta Sonu Porgramına Konuk



14 Aralık 2008 Pazar
Haber Türk,
saat: 09.30
Burası Hafta Sonu
ileyin :))

5 Kasım 2008 Çarşamba

019001900 SIFIR-BİR-DOKUZ-SIFIR 019001900190


1,2,3,4,5,6,7,8,9... bütün rakamların sonu Tanrı’ dır. Tanrının matematikteki karşılığı sonsuz işaretidir. İnsanoğluna, sonsuzluğun içinden 3 ana renk veya 12 nota verildiği gibi 10 adet de rakam verilmiştir. Ve o, bu rakamları yan yana koyarak sonsuza ulaşmaya çalışır. Matematikteki sonsuz işareti Tanrı’ nın makamıdır.

Sonsuz sadece sayabildiğin son rakam değildir. Örneğin Pİ sayısı 3,14592 65358 97932 38462 64338 32795 02884 19716 9399... diyerek sonsuz küsüratta devam eder.

Sıfır, tanrısal bir rakamdır. Hacmi yoktur. 1 gibi de değildir 2 gibi de... maddelerin fiziksel dünyasında sıfır, bir hiçtir. Tıpkı ruh gibi! Önce ruh, yani sıfır vardı. Fizikselleşmeyle birlikte 1,2,3,4,5,6,7,8 ve 9 doğdu. 1 ve diğer rakamlar, sıfırın ete kemiğe bürünmüş haliydi. 1 senin bedenindi. Sıfır ise ruhsallığın. Sıfır ile sonsuz arasında çok yoğun bir bağ vardır. Sonsuz sıfırın tanrısıydı. Sıfırda, sonsuzun izleri vardı.

Gerçekte rakam alfabesi, tekamül merdivenleridir. 1’ in 2 olması, 3’ ün 4 olması tekamüldür. Rab, matematik oyununu yaratırken kendisini sonsuz olarak kodlamıştır. Rakam alfabesine ilk baktığında sosnuzluğu uzaklarda görürsün. Biraz daha detaylı baktığında tablo değişir. 1 ile 2 nin arasında görünmeyen bir 1.99999999999.... sonsuz vardır. Noktadan sonraki 9 ların sayısı sonsuzdur.

0123456789
1234567890

Tekamül aritmetiği 01-90 yani sıfır-bir/dokuz-sıfır’ dır.
Ahiret hesaplaması bu formül temel alınarak gerçekleşir. Önceleri sıfırdın, Adem’ in yaratılması ile fizikselleştin ve 1 oldun... korku boyutunda başladı yolculuk, sevgi boyutunda devam ediyor... şimdi 9’ a geldikve 9’ lar her zaman sevilmek ve şımartılmak isterler. 9’ dan sonra tekrar sıfıra olup, saf ruh olarak sonsuza geri döneceksin. *

* metnin tamamı "TANRININ DOĞUM GÜNÜ – Burak Özdemir" kitabından alıntıdır.

^^... rakamların tekamül sürecindeki rolu konusunda daha uzun şifreli bilgi paylaşımı ve bunların da ötesinde bilinmeyene dair mükemmel bir kitap... okudum... tavsiye ederim ...^^

VE ATEŞ VE GÜL BİRDİR


“... ve ateş ve gül bir’ dir...”
T.S.Eliot

İlkyazın tepeden tırnağa çiçek açmış erik ağacı, yıldızlarla süslenmiş lacivert gece, sokak kedisinin buruk miyavlayışı, suyun üzerinde oluşan içiçe sayısız halkalar, çığlık çığlığa martıların dansı, çocukların şen kahkahaları, ateşin ilk alev alma anı, dağlarda kekik kokuları, rüzgarın özgürlük şarkısı... sonsuz bütünün her anı AŞK’ la güzel görünmekte gözüne, gönlüne. Hepsi her an geçebilirken önünden, anca sen aşıksan, sevginin tohumu ekildiyse içine, anca o zaman, bunlar bir şölene dönüşür, içinde deli bir coşku yeşerir! Aşk, can’ ın Allah’ ı hissetme anlarıdır... evren sonsuz bir aşkla yaratılmıştır... her şeyin özü ışık ve sevgidir. Bu yüzden aşık olmak hayatımızın en güzel anlarını oluşturur. Bu yüzden aşk vazgeçilmezdir!

O ilk anların coşkusunu sonsuza kadar hapsetme telaşıyla, aşkın içinde kısıtlamlar, kıskançlıklar, sahiplenmeler baş gösterir; ego sahneye çıkar... ve AYRILIK girer oyuna. Ayrılık ki acıların en büyüdür, her şeyin güzel göründüğü anlar biter birden her şey dipsiz bir kuyu, çamurlu bir bataklık oluverir, dünya durur, yıldızlar söner, güneş grileşir sanki! Yüreklerde yeşeren acı o kadar derinleşir ki onu durdurmak için çırpınmaya başlar canlar.

Tam bir sevgiyse sarılmak ve sonrasında aniden o sevgiden mahrum bırakılarak, terk edilmek ölümden bile daha kötüdür. Alevler yakıp kavurur; yürek paramparça olur... işte tam o anda can yanmayı yaşar!

Tebrizdeki sarı güller... O güller Tanrıya yakındır. Çünkü ancak kanayan bir kalp O’ nu bulabilir.

Tebrizde, küçük sarı güller vardır. Ortası kızıl ve çevresi sarı olan o güller öyle büyüleyici kokular verirki; koklayanı kendinden geçirir, etrafına hayat verir. Sarı gül ayrılığı sembolize eder. Ayrılık acısından yanan yüreği, ortası kızıl olan Tebriz’ deki sarı güller, en iyi anlatır. Ayrılığın acısıyla dağlanan yürek, yana yana, Allah yolunda ilerlerken gerçek aşkla tanışır, hak sevgisinden saflaşan içi gül kokar; kokusu evrene yayılır... her şey BİR olur, tek olur yüreğinde. Sevgi senin içinde girip çıkan Tanrının nefesinden başka bir şey değildir... her an bir sonsuzluk her nefes bir yaşam demektir. Sonbahar güneşinde üşüyen ellerin, dökülen yaprakların hışırtısı, yıldızları saklayan yağmur bulutları, rüzgarın tenindeki dansı... her şey herkesin özgürce tadını çıkarması için verilmiş armağanlardır. Ama biz değerini bilirsek, gözlerimiz görmeye hazırsa, yüreğimiz yeterince açıksa! Ayrılık acısıya yanarken bile yürek, bu gidişin Tanrıya olduğunu, bu yanışın bir ödül olduğunu bilirsek; sonsuz birlik denizinde her zerresini sevebilirsek evrenin ve hissedebilirsek yüreğimizde... işte o zaman yaşam ve huzur aynı okyanusa dökülen iki nehir haline dönüşür.

“... Sevginin bir sonu yoktur. O kıyıları olmayan bir okyanustur. O’na dayanmayı bilmelisin.”
Şems Tebrizi


Mercan Özgür /2008
http://www.neolursanolgel.org/ozgur.php#

8 Ekim 2008 Çarşamba

Aşk-ı İstanbul

şehr-i istanbul’ da günbatımı
günlerden yeni ay, aylardan aşk,
özgürlük martıların kanatlarında
ve çılgınlık bir karabatağın
dalıp-çıkan ıslak başında…

sere serpe uzanmış ruhum
kadife denizin koyu gök tenine
ve anadolu yakasının pembeye
çalan evlerinde son dansını yapar güneş

şehr-i istanbul’ da gün batımı
karşımda kız kulesi
her biten günün ardından
bir akşam alacasında yine sevdalı
ve yine yalnız…

şairin dilinde bir mısra;
“ben sen olmuşum”
“sen şehr-i istanbul’ da
denizde dans eden kızıl bir gün batımı”
ve yüreğim hiç olmadığı kadar hafif
denizden kokunu getiriyor rüzgar

şehr-i istanbul’ da gün batımı
dolmabahçe sarayının bahçesinde
şarkı söyler asırlık ağaçlar
birbirine dokunur yapraklar aşkla
dallar dolanır birbirine aşkla
ve yandaki osmanlı çınarı sevdalıdır
ulaşamadığı koyu yeşil yapraklı
ak çiçekli ve mağrur manolya ağacına
her dal uzanış onadır…
her esen rüzgarda şarkılar söyler
ve mağrur manolya ağacı
şarkı söyleyemez ama güzel kokularla
verir aşkını...
anlayana

şehr-i istanbul’ da gün batımı
dört bir yanda aşk
içimden taşan coşkun denizde
senin gözlerin…

Mercan Özgür
Temmuz,2008

son-bahar

sonbahar.......ahhhh..... sonbahar
ne çok severim,
o serin hüzünlü günlerini
ve soğun tam ortasında
fırlayıp çıkan yazdan kalmış
öyle sıcak öyle mavi
pastırma yazı anlarını...

ve bulutlar beyaz
ve bulutlar pamuk
ve ellerin elimde
kokun tenimde
ve bi sonbahar günü
öyle dökülürken yapraklar
öyle çırılçıplak kalırken ağaçlar
sen yeniden sevdalanmanın
ben yeniden aşkın
kollarında
sarhoş...
hüzne bulanmış zamanlarda
öyle neşeli
bi o kadar hoş

ahhh ....... sonbahar....... ahhhh
ne çok severim seni
ne çok bekledim gelmeni
ahhh zamansız zamanlar
getirdiğiniz sevgiliyi
ne çok özledim
ne çokkk
ne çok


Mercan Özgür